20 Kasım 2008 Perşembe

son yağmur gecesi..




Senelerdir yazdığı şiirleri sonunda bir kitapta toplanmıştı. Şiir kitabı basıldıktan sonra tebrik etmek için aradığında, yıllar sonra yeniden o sesi duymak... Teşekkür kelimeleri dudaklarına dolanmıştı adeta.. Ne söylemiş, buluşma teklifini kabul ederken sesinin titremesine nasıl hakim olabilmişti. Hiçbirini hatırlamıyordu.

Şimdi de onca zaman sonra ilk kez karşısında durmanın heyecanını taşıyordu kalbi.. ve atışlarının, ses tonunu bastırmaması için içsel bir uğraş içindeydi. Sanki geride bıraktığı onca seneyi, bu anı yaşamak için bir bekleyiş olarak geçirmişti. Şarkılardan öğrenmişti belkide, hayatta bazı şeylerin yarım kalamayacağını...

elbet bir gün buluşacağız

bu böyle yarım kalmayacak

İnsan bir gün geçmişiyle karşılaşabilir mi? Onunla yüz yüze oturabilir mi? Taa gözlerinin içine bakabilir mi? Eğer bütün bunlar mümkünse, tam da şu anda kendisinin yaşadığı şey olmalıydı. Karşısında ete kemiğe bürünmüş duruyordu işte.. Çocukluğunun kıvırcık saçlı, hercai delikanlısı, şimdi olgun bir adam tebessümüyle gözlerini dikmiş, kendisine bakıyordu.

Yanaklarının renkten renge girdiğinin farkındaydı. Bakışlarını yere indirdiğinde, kucağındaki kitaba değdi gözleri.. Bu kitap.. Elinde tutamadığın zamanları bir şekle, bir cisme büründürme çabasının ürünü değil miydi? Hayat kumaşından, kendine özgü kelimelerle diktiğin bir giysi değil de neydi? Sanki o zaman yaşadıklarını elinde tutabilecekmişsin gibi..

-Çok iyi görünüyorsun, hiç değişmemişsin.. dedi adam..

-Sen de öyle.. diye gülümseyerek karşılık verdi kadın..

-Şiirlerini okudum. Çok beğendim. Tebrik ederim yeniden.. Belki şifreler yakaladım ortaklıklara ait.. Ortak geçmişimizden parçalar bulup, çocukluğumuzun o tozlu sokaklarında yeniden dolaştım. Geçmişten zaman ve mekan kokusu yaymışsın kelimelerinle, bisikletimle geçtim adeta satırlarından.. Yeniden çocuk oldum. Bunun için de ayrıca teşekkür ederim. Duyduğum kadarıyla, kitap satışları da hiç fena gitmiyormuş..

-İnsanların bu devirde hala şiire itibar etmeleri, üstelik de bir kitaptan alıp okumaları bile tuhaf aslında, değil mi?.. diyebildi ancak, manidar bir gülümsemeyle..


(Hislerimizi dondurup kavanozlara saklamadık mı çoktan?.. Duyguyu taşımak ve dahası onu gözler önüne sermek.. nice zamandır acizlik olarak algılanmakta değil mi? Öyle değil mi be adam?!)

..diye geçirdi içinden..


-Nasıl yazdın bu şiirleri?.. diye sordu adam..

Kadının gözleri, adamın yüzünü dolaşıyordu o sırada.. Kilometrelerce mesafelik alan vardı sanki bu yüzde.. Bitsin istemiyordu. Hayalinde çizdiği bir resimdi o.. Hayal olduğu derece gerçekti. Gerçek olduğu kadar hayal.. Yol yol dolaşıyor, yolunu kaybediyor, yönünü şaşırıyordu her metresinde.. Bu şaşkınlık, geçmişten tanıdıktı. Bağışıklık kazandığı acıların önsözüydü bu şaşkınlık hali.. Bu duruma yabancı değildi. Hiç içinden çıkamadığı anlara aitti.. ve o anlar da hep kendisine ait olmuştu.


Ne cevap verecekti şimdi?

(Ben bir çocuğu sakladım yüreğimde.. Seni taşıdım içimde.. Sen hep ondört yaşındaydın.. Büyümene, kirlenmene hiç izin vermedim. Öyle olduğun için de hep güzel kaldın bende.. Hiç benim olmadığın için hep güzel kaldın.. ve bu yüzden hep benim kaldın belkide.. Sana dokunmama, seni kırmama izin vermedi hiç hayat.. Adına "aşk" bile diyemediğim, yeryüzündeki hiçbir isme sığdıramadığım o duygu, öylesine güzel ve temizdi ki, ona kıyamadı hayat..

Ben büyüdükçe o da büyüdü. Hayatı seyreden gözüm, dokunduğum ellerim oldu. Yoksa iliklerime kadar dolar mıydı yaşamak denilen şey?.. Baktığım her yüzde bir parça buldum senden.. Her gün bir başka halini yaşadım. Seni hiç öldürmedim. "Bendeki sen"in sana ihtiyacı yok ki.. Bunun için de hiç ölmeyeceksin, ta ki ben ölene kadar.. Belki sonra da.. Belki bu şiirler benden sonra yaşaman için yazılmıştır sana..

Bu kitap da senin bendeki resmin işte.. Kelimelere seni kattım, şiir oldular. Kelimeleri sana katamıyorum. Konuşamıyorum işte karşında.. Yıllar, yollar, insanlar değil; koskoca bir hayat girdi aramıza..)

..diyemedi.

-Hayal.. hepsi hayal ürünü sadece.. -mış gibi yapıyorum, kendimi başkalarının yerine koyuyorum.. ve kelimeler kendiliğinden dökülüveriyor. Birazcık sanatçı ruhu olan, hissiyatı kuvvetli olan herkesin yapabileceği bir şey aslında.. Hayatta malzeme çok şiire.. Yapılması gereken şey sadece onları arayıp bulmak..

..diyebildi.

Söylediklerine kendisi bile inanmamıştı. Asırlar gibi gelen sessiz saniyeler geçti aradan.. Hergün hayalinde konuştuğu varlığın karşısında hayal gibi susuyordu şimdi.. Adamın bakışlarına hüzün konmuştu. Konuşacak ne çok şeyleri vardı aslında.. Ama bazen konuşacak çok şey olduğunda, susmak daha çok yakışıyordu an'a.. Başının dönmesine engel olamıyordu kadın.. Rengi atmaya başlamıştı sanki.. "İyi misin, biraz yürüyelim mi?" dedi adam anlamış gibi.. Başıyla onayladı kadın..

***

Bir kadın.. bir adam.. bir mazi... Masadan kalktılar usulca.. Arkalarında gerçekten aynı masada oturduklarına kanıt, bir kül tablası içinde iki izmarit ve iki bardakta iki dudak izi bırakarak..


Bir kadın... bir adam...

Bir yolun tam ortasında.. omuzları bir karışlık mesafede, birbirlerine teğet yürüyorlardı..

Ömürlerinin tam ortasındaydılar belki.. ve hayat, aralarından teğet geçiyordu..

Bir şiir, yalınayak ardları sıra.. gölgelerini tutmaya çalışıyordu..

Zamansa, hiç birine acımıyordu.. geçiyordu..

..ve gökten üç satır düşüyordu :


"bir son yağmur gecesi,

yerler kurumamışken,

gelip beni çocukluğuma götürür müsün?"

4 yorum:

...ve], dedi ki...

kalbine,kalbine ve kalbine sağlık

...ve], dedi ki...

söyleyecek söz bulamadım
hiç hemde...

paradoks dedi ki...

çok, ama çok teşekkürler.. :)

Adsız dedi ki...

harikulade!..